Prof. Dr. Tansu Erakgün bilgilendiriyor:
“Diyabet yani şekere bağlı görme kaybı, en sık rastlanan ilk üç körlük sebebinden biridir. Diyabet vücudu başta ayaklara kadar etkileyen bir hastalıktır. Diyabetten en çok etkilenen yapılar, küçük damar ağları içeren organlardır. Göz, beyin, böbrek bunların başında gelir. Diyabetin gözdeki en önemli etkisi retina üzerinedir.
Diyabet yani şeker hastalığı retina damar yapısını bozar, kan akımında dengesizliğe ve beslenme zorluğuna yol açar. Bunun sonucunda retinada kanamalar ve ödem denilen retinada sıvı birikmesi oluşur. Retina ödemi tipik olarak makula denilen görme merkezinde oluşur ve yavaş yavaş görmeyi azaltır. Bir de diyabetin ileri dönemlerinde ani görme kayıpları oluşabilir. Bunun sebebi ani kanamalardır.
Diyabet sinsi bir hastalıktır. Gözdeki etkileri özellikle görme kaybı yıllar boyunca ortaya çıkmayabilir. Ancak görme kaybı başlayınca tedavisi de son derece zordur. Şekerin dengelenmesi, tedavinin olmazsa olmazıdır. Eğer şeker değeri yüksek seyrederse, göze yapılan tedavinin etkisi ya hiç olmaz ya da geçici olur. Diyabetin göz tedavisinde bugün için en çok kullanılan yöntemler, lazer tedavisi ve göz içi iğnelerdir. Burada amaç, retina ödemini ve kanamaları ortadan kaldırmaktır. Tek bir lazer seansı ya da tek bir iğne sıklıkla yeterli olmaz. Diyabetik retinopatinin tedavisi uzun soluklu bir tedavidir. Çok ilerlemiş diyabetik retinopatide ameliyat gerekebilir. Göz içi kanama açılmaz ise, diyabete bağlı ödem gerilemez ise son çare olarak vitrektomi denilen ameliyat uygulanmaktadır.”
Son Güncelleme 13 Haziran 2020 Saat 22:08 pm